Lorenz Fraktalı bağlamında küresel dönüşüm
Yusuf Kazak
Lorenz Fraktalı bağlamında, bir kelebeğin kanat çırpışının dahi dünyadaki mega hadiseleri tetikleyebileceği hipotezi, bugün özellikle İsrail’in, Gazze bölgesine yönelik acımasız harekatı dahilinde, tüm dünya halklarının katıldığı gösteriler ve karşı çıkmalar bazında realize olmuş görünmektedir.
Bölgede yaşananlar dahilinde küre insanlarının verdiği Filistin lehine tepkiler ve ardı arkası kesilmeyen ateşkes çağrıları; küresel merkezler ve güçsel faktörleri elinde bulunduran devletler tarafından ‘cılız’ bir formda değerlendiriliyor olsa da, bunun ilerleyen süreçte küresel kurumsallaşmada bir dönüşüme yol açabileceği ihtimali artmaktadır.
Bugünlerde, devletlerarası arenada en başat aktör konumunda olan Birleşmiş Milletler’in (BM) fazlaca pasif bir noktada olması, bilgeliğin ve küresel nizamın temsilcisi olması gereken majör güçlerin çıkarperest yaklaşımları ve kürede adaleti sağlaması gereken bir kurumun olmayışı, küresel sistemde bir restorasyonu halklar bazında elzem kılmaktadır.
20. yüzyıl itibariyle alevlenen Realizm-İdealizm tartışmaları ekseninde, her zaman için realist düzenin dominant olduğu uzunca bir aşamadan sonra; özellikle 80’li yıllar akabinde artık realist bakış açısının zayıfladığı ve küreselleşen dünya bağlamında uluslararası sistemin yeni akımlarca sürükleneceği birçok merkez tarafından belirtilmekteydi. Fakat gelinen merhalede, küresel sistemin devletmerkezci ve güçsel faktörleri en üst seviyeye yerleştiren mantalitesinin daha güçlü bir şekilde hortladığına ve yeni milenyumla birlikte yürürlüğe konulan birçok idealist teorinin yıpratılmasına şahitlik edilmektedir.
Küreselleşme faktörü çerçevesinde toplumların birbirlerine daha fazla bağlı olacağını ve dolayısıyla bu karşılıklı bağımlılık halinin görece toplumları disiplinize ve sedatize edeceğine dair küresel teorik yaklaşımlar, yine bu süreçte fazlasıyla yıpranan yaklaşımlar arasında değerlendirilebilir. Günün sonunda tüm romantik unsurların ağır silahlar tarafından yok edilmesi realitesi karşımızda durmaktadır.
Yakın tarihte ortaya çıkan en önemli teorik yaklaşımlardan bir diğeri de ‘Demokratik Barış Teorisi’dir. Buna göre, demokrasi ile yönetilen ülkelerin birbirleriyle çatışması ve sıcak bir savaşa girmesi olabildiğince zor bir ihtimaldir. Bu teorinin banileri, demokratikleşmenin olabildiğince yaygınlaştırılmasını savunurken; bunun, küresel arenayı sistematize etmesi gereken en önemli husus olması gerektiği noktasında ittifak etmişlerdir. Fakat gelinen noktada, tüm küredeki çatışma noktalarına odaklanmak gerekirse bu teorinin de pek işlevsel olmadığı görülecektir. Zira Ukrayna-Rusya çatışması hattı ve demokratik değerlere fazlaca bağlılığını sürekli ilan eden İsrail’in Filistin sathında uyguladığı amansız tecrit, demokratik değerlerin, ülke çıkarları bağlamında nasıl hızlıca alaşağı edilebileceğine dair emsallerdir.
Öte taraftan, uzun zamandır değişim sinyalleri veren küresel sistem ve yeni uluslararası ilişkiler rejimi bağlamında; mitolojik, teolojik, historik ve antik öğelerin yeni politikalara ve geleceğin dünyasına dair yeni ajandalara ‘rezerv’ hale getirilmesi gerçeği karşımızdadır. Bu çok boyutlu data havuzu, bolca teknolojik, kuantolojik ve astronomik öğeler ile sentezlenmektedir. Bu çok katmanlı küresel gidişat, klasik uluslararası teorilerin de yeni döneme adapte edilmesi ve zikrettiğimiz faktörlerle eklemlenmesi neticesini doğuracaktır.
Küresel yönetişim unsurlarının; söylemsel bazda insanlığın evrensel ailesini ve değerlerini temsil ettiklerini ifade etmelerine karşın eylemsel ve pratik düzlemde buna ters atraksiyonları, global düzeyde dinsel ve medeniyetsel bağlamdaki kutuplaşmayı derinleştirmeye yönelik bir katalizör olarak telakki edilebilir. Mega düzeyde dünyanın politik, ekonomik, teolojik, sosyolojik, kültürel ve askeri bağlamdaki yönünü tayin etmekle kendilerini vasıflandıran bazı küresel yapıların; küre halklarının barışa ve istikrara talepkar tepkileri dahilinde ve yazının başında zikrettiğimiz ‘’Bir kelebeğin kanat çırpışı ve en minimal görülen bir hadise bile büyük olayları ve değişimleri tetikleyebilir.’’ hipotezini önümüze koyan Lorenz Fraktalı çerçevesinde, bir kelebeğin kanat çırpmasıyla savrulabilme ihtimalini arttırmaktadır.
Teorik, ideolojik ve sistemsel bazda kürenin her anlamda dönüşüm sinyalleri verdiği bugünlerde, bilhassa Orta Doğu ve diğer çatışma bölgeleri temelinde ortaya çıkan tablo uyarınca; savaşların konvansiyonel ve klasik cephelerin yanı sıra ideolojik, teorik ve dinsel cephelerde de sürdüğüne tanıklık edilmektedir. Gelecek günler; İncil, Tevrat ve Kur’an temelli daha fazla söylemin yürürlüğe konulacağı bir teolojik atmosfere gireceğimizi işaret etmektedir.