Seçimler Sonrası Venezuela
Yusuf Kazak
Geçtiğimiz ay Venezuela’da gerçekleşen seçimler sonrası açıklanan sonuçlar temelinde ortaya çıkan hile ve usülsüzlük tartışmaları ile başlayan iç çatışma tablosu, Nicolas Maduro hükümetinin aldığı bazı önlemler ve devlet kurumsallaşması ekseninde hala sürdürülen güçlü meşruiyet temelinde yerini nispeten sakin bir atmosfere bırakmış görünmektedir.
28 Temmuz günü yapılan seçimler sonrası, Ulusal Seçim Konseyi’nin Maduro’yu galip ilan etmesi ve böylece Maduro’nun rakibi olan Edmundo Gonzalez üzerinden seçim sonuçlarına itiraz eden Birleşik Demokratik Platform'un (Plataforma Unitaria Democratica-PUD), seçim sonuçlarına hile karıştırıldığı gerekçesiyle halkı kitlesel eylemlere davet etmesi, ülkede birkaç hafta süren majör bir iç çatışmaya neden oldu.
Uzun yıllardır Birleşik Devletler’in çok boyutlu ambargolarına maruz kalan ve son dönemde ciddi seviyede bir ekonomik kriz yaşayan Venezuela’da, halkın bazı yönlerden biriken hoşnutsuzlukları, bu seçim sürecinde muhalefet bloğu temelinde realize olmuş ve dinamik bir hüviyet kazanmıştır denilebilir. Ülkede halihazırda yaşanan hiperenflasyon, Maduro hükümetinin dış güçler içerikli politik söylem zeminini giderek daha da kaygan bir hale getirmektedir.
Uzun yıllar Venezuela’yı yönetmiş ve Birleşik Devletler’e karşı sürdürülmüş mücadelenin sembol ismi olan Hugo Chavez’in, ölümünden önce yeni devlet başkanı olarak işaret ettiği Maduro; yönetim devresinin en ciddi sınavlarından birini veriyor söylenebilir. Daha önce 2019 yılında Juan Guaido isimli muhalif liderin, kendisini geçici devlet başkanı ilan etmesiyle ortaya çıkan kriz zor olsa da yatıştırılmıştı. Halihazırdaki seçim sürecinde, geçmiş döneme göre halk desteği azalmış olsa da hala Maduro’yu destekleyen ciddi bir halk kitlesi müşahede edilebilir. Burada, Chavez’in itibar yüklediği Maduro’nun, devlet kurumsallaşması temelinde ciddi bir meşruiyet rezervi yakaladığı ve bu mirasın faydalarını kullandığı gözlemlenebilir. Dolayısıyla seçimler sonrası ordunun ve diğer devlet kurumlarının Maduro’nun etrafında birleşmesinin altyapısı biraz da bu açıdan yorumlanabilir.
Bu süreçte Amerika Birleşik Devletleri’nin tutumu da oldukça dikkate değerdir. Uzun yıllardır Latin Amerika bölgesinde Küba, Bolivya ve Venezuela gibi ülkeler bağlamında yönetimlerle uzun süreli bir tarihi husumete sahip olan Birleşik Devletler, bu ülkelerdeki rejimi değiştirme potansiyelleri taşıyan gelişmelere oldukça ilgili olmaktadır. Bu yönüyle; istihbarat aygıtları, ekonomik aparatlar, siyasal yönlendirmeler, fonlamalar ve toplum mühendisliği gibi alanlarda ciddi operasyonel adımlar vuku bulabilmektedir.
Dünyanın kanıtlanmış en büyük petrol rezervlerine sahip fakat aynı zamanda doğal kaynaklarını kullanma noktasında ciddi tıkanıklıklar yaşayan Venezuela, Batılı ulus üstü şirketlerin ve birtakım devletlerin bilhassa ekonomik ajandalarında başat bir konumu teşkil etmektedir. Öte yandan bölgede nadir elementler açısından da ciddi bir zenginliğe sahip olan Venezuela, bütün bu boyutlarıyla ‘önemlilik’ derecesini pekiştirmektedir. Saydığımız faktörler, bu ülkeye dair ajanda, politika ve stratejilere bir maksimizasyon kazandırmaktadır.
Bu süreçte dikkate değer bir diğer husus da İspanya’nın seçim sonuçlarına dair yorumlamaları olmuştur. Dünyadaki en eski sömürge imparatorluklarından biri olan İspanya, bölgedeki ağabey rolünü sürdürmektedir. Seçim sonuçlarıyla birlikte oluşan kaotik atmosfere müdahil olan ve taraflarla temasa geçen İspanya, bölge bazında eski gücünü arıyor denilebilir. Ekonomik, askeri, siyasal ve kültürel boyutlarıyla bölgede varlığını sürdüren İspanya, özellikle sahip olduğu kültürel ‘network’ ler dahilinde daha aktif bir tutum izleyeceğe benzemektedir.
Bir diğer nokta da Maduro’nun bu süreçte daha önceden ittifak yaptığı bazı devletlerin desteğini arkasına alma çalışmalarıdır. İran, Rusya, Çin ve Türkiye gibi devletlerle daha önceden bazı işbirliği anlaşmaları imzalayan Maduro yönetimi, kendisine karşı gördüğü ve iç karışıklığın müsebbibi olarak deklare ettiği ABD liderliğindeki Batı bloğuna karşı bir kontra blok arayışındadır denilebilir.
Netice olarak; coğrafi, askeri, ekonomik ve siyasal açıdan önemli bir ülke olan ve jeopolitik bağlamda özel bir konuma sahip Venezuela, tarihi süreç ekseninde yeni bir ağır sınav veriyor denilebilir. Ülkenin Birleşik Devletler ile olan kötü münasebetleri ve zikrettiğimiz faktörler bağlamındaki konumu, bu lokasyonun daha uzun yıllar istikrarsızlık rüzgarlarına maruz kalacağına işaret etmektedir. Hala güçlü bir halk desteğine ve geleneksel kurumlar bağlamında meşruiyete sahip Maduro’nun bu çetrefilli süreci yönetebilme becerisi, ülkenin gelecek günlerini belirleyecektir.