Van'a gelin oldu (5)
Ziya Şahin
Liseden mezun olduktan sonra onun Tatvan P.T.T sinde santral memuresi olarak çalıştığını duydum. Bir şekilde yeniden irtibat kurduk ve dostluğumuz abla kardeş olarak devam etti. Benim için en acı ama bir o kadarda yüreğimiz başköşesinde duran en değerli hatıram o zamanlar gerçekleşti. Bir gün vakit saat gelmiş her genç gibi vatani görevimi yapmak için askere gitmiştim. Ve zorlu günlerin ve ayların sonunda teskereyi almaya hak kazandım. Fakat teskereyi almadan beni en çok korktuğum kaygılar ve tasalar sarmaya başladı. Çünkü teskere sonrasında yol parası ve kıyafetler için hiçbir hazırlığım yoktu. Arkadaşlarım çarşıdan pazarda güle oynaya alış veriş yaparken ben yol parasını nerden bulacağımı düşünüyorum. Nasıl oldu ve nerden öğrendi bilmiyorum bir gün bana telefon açarak postaneye gitmemi söyledi. Aman abla olmaz falan dediysem halime bırakmadı. Ben yarı mahcup ve şaşkın halde postaneye gidince, Songül Çiçekçi adıyla hesabıma iki bin beş yüz lira yatırıldığını gördüm.
Aldım ama sen gel de bana sor o gece ağlamaktan uyuyamadım. Evet, sevgili dostlar aradan kırk yıl geçti ve ben bu eli öpülesi insanı unutmadım. O günden sonra birbirimizden hiç kopmadık. Cenabı Allah bu tür hamiyetperver yüce gönüllü insanların emsallerini çoğaltsın. Âmin… Şimdi ben Kayseri de yaşıyorum özel bir kurumdan emekli oldum. Aykut ve Yusuf isminde iki oğlum var. Son olarak söylemek istediğim aradan kırk sene geçmesine rağmen Van Kız Öğretmen Okulunu unutmadık. Hala dün gibi okulumuzun cennet bahçesinde kelebek gibi uçuşan arkadaşlarımız gözümüzün önünde duruyor. Artık yaşlanmaya başladık saçlarımıza aklar düştü ve çocuklarımız boyumuzu geçti. Her insanın olduğu gibi bizlerde birer faniyiz. Gelecek nesillere Van'da yaşadığımız öğrencilik yıllarını ve orada hüküm süren dostluğun kardeşten öte arkadaşlığın sırlarını bırakmak istiyoruz.
Değerli dostlarım Van'ın sevdası kırk yıldır yüreğimizden hiç eksilmedi bilakis her geçen gün artarak devam etti. Hani bir söz vardır ben gurbette değilim gurbet benim içimde. Bizlerde Vanı gurbet olmaktan çıkarmış adeta ikinci vatan gibi görmeye başlamıştık. Sarı gelinde artık oralı olmuş çocuklarını kızlarını gelin etmişti. Öyle bile olsa Köşker dağını aklından çıkarmaz rüyalarında ay görmez yaylalarına giderek çiğdemler toplar mor menekşelerin kokularını alırdı. Son senelerinde biraz durgunlaşmış dizleri yürümez gözleri artık eskisi gibi uzakları seçemez olmuştu. Yine de gideceği yerlere çabuk çabuk gider nefes nefese kalırdı. Yüreğinde dağlar gibi hasret bedeninde kırk çeşit hastalıkla boğuşur yine de hiç kimseye belli etmezdi. Bir gün dediler ki sarı gelin düştü acilen Lokman Hekim Tıp merkezine kaldırdılar. Bir an nefesim kesilir gibi oldu ve gözlerimin önü karardı. Elime telefonu aldım korkarak enişteyi aradım. Bana şu anda yoğun bakımda olduğunu kimse ile görüşemeyeceğini söylediler. Sonradan öğrendim ki o yaz bize gelecekmiş hiç olmazsa kardeşime birkaç parça hediye alayım diye çarşıya çıkmış. Biraz fazla ayakta durmuş olsa gerek ani bir beyin kanaması ile olduğu yere yığılmış. Hemen acil olarak en yakın hastaneye sevk etmişler. Duyunca deli oldum. Durun dedim, geliyorum dedim, bekleyin dedim. Dayan bacım uyan bacım dedim ama yetişemedim. Bir seher vakti melekler hastane bahçesine inmişler sarı gelini alarak cennete uçmuşlar. Giderken Köşker dağından bir avuç toprak ile bir testi su götürdüm. Bir öğlen namazından sonra sarı gelini Erek dağının eteklerine taşıdık. En önde yürüdüm ve kabre indirirken kucağıma aldım sarıldım kokladım ölesiye buram buram cennet kokuyordu. Kıyamadım toprağa vermeye çözemedim ellerimi can havli ile beni de yanına guylayın dedim. Sonra sarı gelini bırakıp geldik hayat devam ediyor diyerek. Şimdi aradan bir koca sene geçti beni duyacağından emin olduğum için onunla konuşuyorum. Sarı gelinim güzel bacım can bacım sen gittin gideli kayboldum. Sanki bir el beni dalımdan kopardı rüzgarın önüne attı. Bir kuru yaprak gibi oradan oraya savruluyorum. Demek ki zamanla en büyük acılar küllenir sineye çekilirmiş. O yüzden
artık eskisi gibi ağlamıyorum. Göz pınarlarım kuruyalı bir zaman oldu. Biliyorum sen bana dayanamaz bensiz yapamazdın. Bende sensiz yapamıyorum. Şimdi eski halim takatim yok biteviye yorgunum. Sen cenneti âlânın bahçelerinde Firdevs ırmaklarının kenarında gezerken ben dünya gurbetinde yalnızım sana kokuna hasretim bacım. Artık ben de Vanlıyım çünkü canımın parçası sarı gelini Erek dağının eteklerine ebediyen gelin eyledim. Her sabah ezanlar okunurken kıyama durur. Erciyes ten Erek dağına gözyaşlarımı seher yeline katarak gönderirim
Allah'ım sarı gelini dağlarımın nazlı çiçeğini cennetlerin en güzel yerinde misafir eyle diye dualar ederim…Son olarak hayırla ve hasretle yâd etmek istediğim:
Van Kız Öğretmen Okulunda görev yapan başta okul müdürümüz Sayın Ali Laleci Bey olmak üzere bütün öğretmenlerime ve can parçası arkadaşlarıma, annem kokan ablam Songül Çiçekçi Begetire, Hamdi'ye Süer, Talih Bircan, Hürriyet Özden, Suna, Birsen, Nilüfer Yağız erle Feriha, Zübeyde, Taze gül, Ayşe, Saliha, Sinan Tokatlı, Şinasi Aldemir ve sayamadığım bütün arkadaşlarıma kapıda ki herkül dayı bekçi Hamidoya kadar selam sevgi ve saygılar gönderiyorum. Olur ya bilmeden kalbini kırdığım kişiler olduysa haklarını helal etsinler. Benden yana yerden göğe kadar helali hoşu olsun.
Sevgi ve hasretlerimle…