Çarşıda pazarda dolaşırken gördüğümüz yiyeceklerle alışık olmadığımız zamanlarda karşılaşıyoruz.Bu artık sıradan bir durum. Belki de şöyle söylemek daha doğru olur:Belli bir kuşak için sıradan,daha eski kuşaklar için alışılmadık,ancak herkes tarafından zamanla kabullenilmiş bir durum.Öyle ya , kış gelmeden portakal yiyemeyen , domatesi biberi sadece yazın görebilen insanlar, günümüzde her yerde yaz kış bu sebzelere ulaşabilmekte.
Yerli Malı Haftalarını hatırlayın,hatta yılbaşı akşamlarını.Törensel bir heyecanla yaptığımız hazırlıklar bırakın yemeyi,hazırlama aşamasında bile heyecan yaşatırdı. Yerli Malı Haftasında ulaşabildiğimiz ,paketsiz,çoğu ev yapımı ,mevsimlik besinler masaları süslerken,kendi zenginliğimiz olan ürünleri tüketme bilinci aşılanırdı.Bu kuşak , o mevsimde yetişen sebzeleri bilirdi, yetişmeyenleri de özlemle beklerdi. Bu beklenti değil miydi o yiyeceklerin lezzetini ve kokusunu hafızalara kazıyan,şimdi yediklerini beğendirmeyen?
Ne yaparsak yapalım, bir taraf eksik kalıyor değil mi? Bir tarafta istediğine dilediği zamanda ulaşamayan,ancak hazzı daha yoğun yaşayanlar; diğer tarafta çoğu istediğine daha kolay erişim imkanı olan ,fakat daha doyumsuz ve memnuniyetsiz olanlar. Her ikisinin kendi içinde artı ve eksisi var tabi ki. Bu da çelişkilerle dolu hayatın başka bir oyunu.