Yerinde ve zamanında 'bilerek' konuşmak...
Biliriz ki, kimi hayvanlar geviş getirirler. Yorum kaldırmaz bir durum bu... Yüce Allah'ın bir hikmeti/takdiri... Ne diyebiliriz ki...
Peki, insan geviş getirir mi?
Getirmez!.. Ama, "sözü eveleyip-geveleyip" ağzının içinde dolaştırmada hüner sahibi öyle kişiler vardır ki...
Şöyle kapalı ortamlarda etrafınızda gruplaşıp sohbet edenlerin konuşmalarına dikkatinizi yöneltir misiniz? Saatlerce konuşulup hiç bir konu üzerinde kesin bir karara varıldığını göremezsiniz.
Aslında, dile dolanan sorunların yanıtının; futboldaki "orta sahada top dolaştırma" örneğindeki gibi boş sözlerle savuşturulduğunun, boş yere zaman öldürüldüğünün farkında değildir konuşanlar.
Konulardan konulara uzun atlamalar...
"Laf ebeliği"ucuz heyecanları...
Bilir görünüp, perdesiz kaval olma durumları...
Akorsuz ötmek!.. Bu kimliğini kabul etmeyip "Çokbilir Tahir" rölüne soyunmalar...
Her konuda ahkam kesmeler...
Bir değil, "çok kişilik" rolüne soyunup; "boş çuval" olduğunu inkar etme çabaları...
XXX
Gazete yazılarımı her zaman evimin dışında mekanlarda yazarım. Nedeni de, öncelikle toplumsal gözlemlerimi sizlere aktarıp, sizlerle paylaşmak isterim.
Okuduğunuz şu satırları yazabilmem için iki saattir "boş konuşan" 6 kişilik bir grubun yüksek sesli konuşmalarının tutsağı durumundayım.
Yazımı tablete yazmak istiyorum, ama ne mümkün... "Laf ebeliği" yarışı yapan grup öylesine daldan dala atlıyor, yüksek perdeden konuşuyor ki...
Kendimi toparlıyor, konuşmalarını duymak istemiyorum.
Kulağımı parmaklarımla tıkıyorum zaman-zaman...
Spordan açılan söz, dini konulara uzanıyor.
Terör... Maaş... Yerel sorunlar...
Konuşanlardan hiç biri geri kalmamak için "benim de çorbada kaşığım olsun" türünden söz yetiştirme yarışına katılıyor.
Bir tür "laf salatası..."
Bir curcuna ki... Yazıyla anlatılır gibi değil...
XXX
"Taşı gediğine koyma" hüneri gibidir söz etmek...
"Konuşmuş olmak için konuşmanın ucuzluğu"na kapılmak "kendini bilen kişi"nin yapacağı iş değil.
Boşuna, "Söz gümüş ise sükut altındır" dememiş Atalar.