Yerli malı haftasını hatırladım bugün
Ümit Kayaçelebi yazdı...
Dünya da yok kışı, yazı..
Ardahan’ın, Kars’ın kazı..
Şairi, Ozanı, Sazı…
Yerli malı, Yurdun malı
Erberk Pullu
Biz bir zamanlar 15 Aralık 21 tarihleri arasında İlkokullarda bir hafta süreli yerli malı haftasını kutlardık. Şimdi ise bu hafta 12 Aralık 18 Aralık tarihleri arasında kutlanmakta. Tarihler hiç önemli değil ama gelin görün ki adına ortada hiçbir şey yok gibi.
Biraz eskilere gidersek, hepinizin hatırlayacağından eminim. Yerli Malı Haftası'nda ülkemizde yetişen meyve, sebze ve yemişleri okula getirip, sınıflarda sofralar kurar, yer-içer kutlama yapardık. Kompozisyon yazar, şiirler okurduk
Tabii o yıllar, okul kitaplarında "Türkiye, tarımda kendi kendine yetebilen ülkelerden biridir" cümlesini okuduğumuz, "yerli malı yurdun malı, herkes onu kullanmalı" tekerlemesini gururla söylediğimiz yıllardı. Sonrasında ise zamanla, yerli malı kullanmak önemini yitirdi...
Eskiden, 12-18 Aralık tarihleri, "Tutum, Yatırım ve Türk Malları Haftası" olarak kutlanırdı. Kurtuluş Savaşı sonrası açılan maddi yaralar nedeniyle gıda ihtiyacının çoğunu yabancılardan almak zorunda kalan Türkiye Cumhuriyeti'nin yokluk günlerinde kendi kendine yetecek ekonomi hedefiyle ortaya çıkan "Millî İktisat ve Tasarruf Cemiyeti"nin(1929) halkı tasarrufa ve yerli malı kullanımına teşvik etmek, yerli mallarının kalitesini artırmak amacıyla belirlediği bir hafta bu. Gün almanı yitirmiş durumda.
Ben Atatürk İlkokulunda okurken bu haftanın her aralık ayında kutladığımızı çok iyi hatırlıyorum. Hafta geldiği zaman muallimlerimiz bizden gidin anne ve babalarınıza yerli malı haftası kutlamaları için imkanları nispetinde sizlerle bir şeyler göndersin derlerdi.
Biz de gelip bunu evde anne babamıza ilettiğimizde kutlama yapılan gün kilerde tavandan mellaki, melleçi, kışlık elma, ayva, kısacası meyve çeşitlerinden ne varsa onun üzerine de kavurga kavururlardı bazen de biz bunları bir çıkınla götürüp muallimimize verirdik. Eh sınıfta 30 kişi varsa epeyce bir yiyecek birikirdi. Bunları bir kenara biriktirdikten sonra her talebenin masasına bunlar eşit bir şekilde dağıtılırdı. Ama yemezdik. Taki ye komutu gelinceye kadar. Bazen de sıralarımızda yemezdik sıralar masa gibi yapılır üzerine örtüler serilerek adeta yemek masa meydana getirilirdi. Öğretmenimiz evvel emirde Yerli malı haftası nedir? niye vardır? bunu bize idrakimize göre anlatırdı. Daha sonra yerli malı haftası ile alakalı şiirleri ezbere bilenler varsa bunları öğretmen tahtaya çıkarır ve şiir okuturdu.
Bu arada bizlerden toplanan paralarla öğretmen önceden sınıfa aldığı balon. Krapon kağıtları ile fener benzeri şeyleri yapar ve sınıfın tavanını pencerelerini sınıf tahtasını da öylece bir güzel süslerdik.
Ve bundan sonra tabi’i ki yemek yeme faslına geçilirdi. Şimdi haliyle her çocuk zengin çocuğu olmaması hasebiyle yeterli miktarda yiyecek getiremeyenler olduğu gibi zengin, tüccar, bürokrat çocukları daha ciddi anlamda yiyecek getirince bu işte adete köy imecesi gibi hal oluyordu. Ve güle oynaya getirdiğimiz meyveleri kemali afiyetle yiyorduk.
Biz o yıllarda kivi, muz, ananas, Hindistan cevizi, cennet elması gibi meyvelerin ismini bile bilmiyorduk kaldı ki nerde ve nasıl alacaktık!
Van gibi yerde karda kışta ta çillenin orta yerinde gel de sen muz bul! Hem hayal ve hem de hülya.. Van’da kışın sebze halinde bir deste soğan, maydanoz bile zor bulurduk. Yemin olsun Biz muz denen meyveyi seneler sonra gördük. Bizim için en lüks meyve kış aylarında sadece yafa ve Washington portakaldı. Onları da öyle şimdiki gibi üçer beşer kilo alamazdık. Kese kağıdında portakal geldiği zaman adeta bayram ederdik.
İşte Yerli malı haftasında en kıymetli nimetlerde yafa ve Waşington portakal ile mandalina idi.
Yan,i o yıllarda bizim marketlerimiz kilerlerimizdi okula giderken annemiz bize oradan ne verse onu alıp götürürdük. Beslenme çantası daha mevcut değildi. Her şeyimiz çanta ile gider gelirdi.
Yerli malı haftasında da öğretmenlerimiz üstüne basa basa tasarruftan bahsederek tutumlu olmamızı isterlerdi ve bankadan kumbara almamızı ve tasarruf yapmamızı sıkı sıkı tembih ederlerdi. Dolayısıyla babalarımızda bizimle gidip bankada kumbara hesabı açarlardı. Ve biz de o kumbaranın güzelliğini gördüğümüzde heveslenir heveslenir bir zaman evvel kumbarayı doldurmaya gayret ederdik. Kumbara dolduğu vakit babamız bankaya gider kumbarayı bankada veznedar açar ve saydıktan sonra babamız hesaba yatırırdı. Kumbara anahtarı daim bankada olurdu dolduğu zaman orada açılırdı.
Geçti o günler geldi bu günler. Tufan Toz hocamızla görüştüğümüzde Üniversitede bir yerli malı haftası düzenlediğini ve bu meyanda da bana eski Van resimlerinden mürekkep bir de çok eski Van resimleriyle bir slayt gösterisi yapmamı rica etti. Bende memnuniyetle kabul ettim.
Aslında İlk okullarda yapılması icap eden bir geleneği Tufan Toz hocamızın hatırlaması ve bizi de bu işe dahil etmesi beni çok mutlu etti Ve yıllar sonra YYÜ de gençlerle birlikte olup Yerli Malı Haftası idrak etmek beni çok duygulandırdı.
Orada tarih bölümü öğrencileri ile birlikte olmak slayt gösterisinde bu arada onlar ile baba oğul-kız gibi samimi bir sohbette bulunmak da bana ayrı bir keyif yaşattı.
Hem eski günleri yaşadık nostalji yaptık bu arada Tayfun Çiftçi kardeşimizde fotoğraf sunumu ile gençlere fotoğrafçılıkla alakalı bilgiler verdi.
Güzel bir gün yaşadık ama ne yazık ki o bizim çocukluk ve gençlik yıllarımızdaki yerli malı haftası gibi olmasa da yinede bir yerli malı haftası kutlamak güzel oldu.
Bu vesileyle Tufan Toz hocama Tayfun Çiftçiye ve emek sarf edenlere, bizi dinleme nezaketinde bulunan sevgili Gençlerimize minnet ve şükranlarımı sunmak istiyorum.
Rabbim nasip ederse gelecek yıl sağ olursak bu haftayı yine kutlama adına birbirimize de söz verdik.
Sağol Tufan Toz hocam, sağ ol sevgili Tayfun Çiftçi ve çok sağ olun sevgili gençler.
Yerli malı olmasa da sizinle yerli malı haftası kutlamak güzeldi.