Epeydir, bu konuda yazı yazıp yazmamayı düşünüp durdum. Ama dün şahit olduğum manzara beni bu yazıyı yazmaya itti. Uzun süre depremin güzel Vanımız üzerindeki etkileri ve bıraktığı derin hasar konuşuldu. Yıkımın nedenleri konusunda onlarca sebep sayılabilir. Bu sebeplerden en çok öne çıkanı müteahhidin malzemeden çalmasıydı. Çünkü her zaman bir günah keçimiz vardı, var, olacak... Hal böyle olunca da vurun abalıya hesabı...
Ben burada perspektifimizi genişletmeyi öneriyorum;
* Çimento üretim aşamasındaki hatalar mesela...
Kimse dikkate almıyor bunu. Fabrikadan çıkan çimento gerçekten istenilen vasıflarda üretilmiş midir, ne yazık ki ülkemizde bu konudaki denetimler sınırlı. Çimento içerisindeki kimyasalların oranı, vasıfları, miktarları ve özellikleri bilinen bir şey değil. Çimento alınıp harç yapıldıktan sonra alınan numuneler teste tabii tutuluyor, doğal olarak test sonuçları C-5 C-13 gibi değerler çıkıyor. Fakat gelin başka bir şey deneyelim... Kullanılacak çimento daha harç olmadan alınıp incelensin, eminim ki çok farklı sonuçlar ortaya çıkacak.
* Demirin üretim aşamasındaki problemler ve inşaatlarımızda kullanılan çeliğin niteliği ikinci bir unsur,
Çekme dayanımı, burma dayanımı, yorulma gerilmesi gibi birçok testin yapılıp kriterlere uymayan malzemenin piyasadan ayıklanması gerekmektedir bence. Aksi takdirde istediğiniz kadar inşaatlarımızdan örnek alın sonuç değişmeyecektir.
* Denetimin bağımsız kuruluşlar tarafından etkin ve objektif bir şekilde yapılması.
Siz A beton firmasının kendi şirketinin farklı bir kuruluşu olan denetim ve test firmasına, ana kuruluşu denetlettirirseniz alınan sonuçlar ne kadar sağlıklı olur ki... Denetim ve test firmalarının yaptıkları çalışmaların sorumluluk ve bilincinde olmaları gerektiği kanaatindeyim. Eğer yapılan hataların hesabını verme düşüncesi ortadan kalkarsa olay Y.Y.Ü kampüsünde olduğu gibi vatandaşın ve devletin sırtına yük olarak biner.
Aman Allahım! Üniversite Kampusu tam bir şantiyeye çevrilmiş. Sorduğumda binaların çoğunun depremde büyük hasar gördüğünü, dolayısıyla güçlendirme işleminin hızlı bir şekilde sürdüğünü öğrendim. Hatta bazı firmaların işi zamanında yetiştirmek için vardiya sistemi ile çalıştığı gözümden kaçmadı. Elbette hoşuma gitti ama biraz derin düşündüğümde kendime "yanlışı nerede yapıyoruz" sorusunu sordum.
Üniversite kampüsündeki binaların yapım işini denetleyen üniversite bünyesindeki yapı dairesi başkanlığıdır. Yapı dairesi başkanlığındaki görevli arkadaşların geneli mühendis yada teknikerdir. Bu mühendis ve teknikerler bu ülkenin üniversilerinden ilgili eğitimi en üst düzeyde almış şahsiyetlerdir. Bu bağlamda; kendisine kıt kanaat imkanlarla bir gecekondu yapan vatandaşın gecekondusunun yıkılması doğal olabilir fakat koskocaman Üniversite binalarının bu halde olması gerçekten vahimdir. Esefle sorarım size;
Test ve kimya laboratuarınızda bir sürü farklı imkan olmasına rağmen denetiminizdeki binaların çürük çıkmasını nasıl açıklarsınız? Müteahhit kusurluysa denetmen unsuru sütten çıkmış ak kaşık mıydı? Birileri bunlardan hesap sormayacak mı? Birileri, bir başkalarının desteği ile hırsızlık yaparken kimse bu hırsızlığa dur demeyecek mi? Bu hırsızlığı sessiz kalan makam ve mevki sahipleri vicdanen rahat olacaklar mı? Bu ülkenin insanının hakkı olan bu varlıkları tüketen, heba eden kişiliklerin amirlerine sesleniyorum, siz halen bu konuda sessiz mi kalacaksınız? Dikkatinizi çekerim; daha peyzajı bitmemiş, doğru düzgün hizmete açılmamış bir binanı güçlendirilmesi konusu tartışılıyor. Bu işin sorumluları hiçbir şey olmamış gibi aramızda dolaşmaya devam edecek mi? Bu halk için daha kaç tane tuğla tabut yapılacak. Depremde yıkılan binaların sorumlusu sadece Safa Apartmanı ve Bayram Oteli sahipleri midir?
Bu sorular daha çok uzar gider. Bize düşen vicdanlarımızı yoklayıp ders çıkarmaktır...