Yıldırım düşerken

Son birkaç gündür sıklıkla gümüş yüzüğünü eline alıp içindeki keskin zehre bakıyordu. Bu zehri, en zor anları için saklamıştı. İçinden bir ses, o anların geldiğini söylüyordu. Çünkü bir zamanlar yıldırım gibi estiği topraklarda şimdi bir esir gibi dolaştırılıyor, onuru ve gururu bir paspas gibi çiğneniyordu. Yetmezmiş gibi derinden bağlı olduğu eşi Maria Despina ve iki kızı da gözlerinin önünde düşmanına sunuluyordu.

Son birkaç gündür sıklıkla gümüş yüzüğünü eline alıp içindeki keskin zehre bakıyordu. Bu zehri, en zor anları için saklamıştı. İçinden bir ses, o anların geldiğini söylüyordu. Çünkü bir zamanlar yıldırım gibi estiği topraklarda şimdi bir esir gibi dolaştırılıyor, onuru ve gururu bir paspas gibi çiğneniyordu. Yetmezmiş gibi derinden bağlı olduğu eşi Maria Despina ve iki kızı da gözlerinin önünde düşmanına sunuluyordu.

 

Kendi kendine 'Bu mertliğe sığar mı?' diyordu. Sonra bunu yine kendisi cevaplıyordu: 'Hayır sığmaz! Ben hayatım boyunca hep mertliğin yanında saf tuttum; ne namert oldum ne de namerde eyvallah ettim. Düşmanıma gece baskını yapmam için tüm şartlar uygunken bunu yapmayıp mertçe bir meydan savaşını tercih ettim. Yenildiğimde de tüm ikazlara rağmen kaçmayıp atımdan düşünceye kadar vuruştum. Gerekirse onurumla ölecek ancak 'Kaçtı!' dedirtmeyecektim. 

 

Tutulduğu çadırda, bazen yerin sallandığını hissediyordu. Belki de bu, yaklaşmakta olan bir depremin öncü işaretleriydi. O an bir deprem olup her şeyin alt üst olmasına belki de en çok kendisi sevinecekti. Sevinecekti çünkü yaşadıklarına katlanamıyordu artık. Gerek babası zamanında gerek kendi hükümdarlığı zamanında yapılan tüm zorlu savaşlara hem de en ön safta katılıp ölmediği halde şimdi eli kolu bağlı ölümü bekliyor olması ona çok zor geliyordu.

 

İçi hiç olmadığı kadar daralıyor ve böyle zamanlarda eskileri yadetmek suretiyle rahatlamaya çalışıyordu. Frenk Yazısı Savaşı'nda gösterdiği cesaret ve atılganlık dolayısıyla 'Yıldırım'lakabını aldığı günleri düşünüp mutlu oluyor, Kosova Savaşı'nın kazanılmasında müthiş bir yararlılık gösterdiğini, dudaklarının kuytularında beliren tatlı bir tebessümle hatırlıyordu. Ancak tam da bu demlerde, kardeşi Yakubbir kor gibi yüreğine düşüyor, tebessümünü bir buhar gibi yok edip tüketiyordu.Kosova'da en az kendisi kadar yararlılık gösterenve düşmanı takip etmekle meşgul bulunan kardeşi Yakub'u çağırtmış, boğdurtmakta tereddüt göstermemişti.

 

YAZININ DEVAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ

Bakmadan Geçme