Yine siyasetin kısır döngüsü mü?

Herkesin/kişinin yaşamı algılaması, farklı-farklıdır kuşkusuz. Bu, kişinin ötedenberi algılaya geldiği gelenek ve görenekler yanında yaşamı boyunca öğrendiği/kazandığı bilgi birikimlerinin farklı oluşundan kaynaklanır bir yerde.

Ama, bu farklılık/ların kaynaştığı/buluştuğu toplumsal yaşamdaki "ortak yaşam anlayışı/potası" herkesi/hepimizi  birbirimize saygılı olmaya, ortak düşünce/görüş  etrafında buluşmaya  çağırır.

Bu da toplumsal yaşamın gereğidir ayrıca.

 xxx

 Anayasalar, ortak düşüncenin ürünü başyapıtlar olarak bilinir.

Öyle ki, anayasa/ların kişi/birey üzerindeki koruyucu şemsiyesinin yarattığı güvenceyle huzura kavuşan toplumlar   -güncellikten öte-  yarınlara hazırlanır, her alanda gelişir/kalkınır, mutluluğu  -paylaşmada-   odak noktası yapar, orada buluşurlar.

Peki, bizde niçin  -Osmanlı'danberi-  hep anayasa özlemleriyle yatıp kalkıyor, çırpınyoruz?

Çünkü, yaşamı algılamada aynı görüşü paylaşamıyoruz.

Çünkü, kimi zaman bireysel dürtülerimizin tutsağı oluyor ve de toplumsal yararların önüne bu kafa yapısıyla çıkıyoruz.

Sonra?...

Sonrası kısır bir döngü...

Her iktidara gelen  anayasadan yakınarak kıyıdan/köşeden kırpıp kendilerine, kendi anlayışlarına göre anayasa modeli yaratmıyorlar mı?

Sonuçta anayasa yamalı bohçaya dönüşüyor.

Bizim  de; anayasa yapma anlayışımız bu...

xxx

Şimdi,  -her derde deva-  siyasetçiler de  -çok da ehillermiş gibi-  yeniden anayasa yazıyorlar kendilerine göre.

Yazarlar tabii ki...

Çünkü, bu konu onların yetkilerinde...

Güzel de, şu siyasi kimlikleri üzerlerinde olmasa...

 Meclis'teki parti grupları aralarında  -kendi amaçlarına göre-  yeni bir anayasa yazma konusunda aylardır çalışıyorlar, zaman-zaman çalışmaları sekteye uğratıyor, kısacası doğru-dürüst bir çalışma örneği sergilemiyorlar.

Ama, demiyorlar ki;

"- Ya, bu yeni anayasa yazma işini  -işin içine siyaset katmadan-   akademik çevrelerden bilim adamlarına  yaptıralım.  Burada her partiden  -anlayan/anlamayan-  kişi var. Her parti buraya katıldığı üye sayısı kadar anayasa bilimcisini göstersin. Onlar bir araya gelip bu sorunu    -varsa-  çözsünler..."

Bunu niçin demediklerini/diyemediklerini anlamış değilim.

Ama anladığım şu; bugün yapılan/yazılan  anayasa da yarın gelecek bir iktidar tarafından değiştirilmek istenecek ve bu toplum/bizler her seferinde  "anayasa... anayasa..." diyerek ömür tüketeceğiz.

İnanmıyorsanız, lütfen bir kenara yazınız.

xxx

Üç yıl önce... 19 Ağustos 2016  tarihinde yazıp sanal ortamda paylaştığım yazımdı yukarıda okuduğunuz satırlar.

Arada kocaman bir üç yıl geçti.

Sıfıra sıfır, elde var sıfır.

Üstelik bir de darbe girişimini yaşamışız bu arada...

Türkiye kalkınma hareketlerini tam rayına oturtacak ama; şu siyasetin yaşaya geldiği "koltuğu katılmama hastalığı" olmasa...

Bakınız darbe girişiminin dersi/heyecanı  da bitmek üzere...

Yine siyasetin kısır döngüsüne, fasit dairesine girmeyelim, ne olur.

Bakmadan Geçme