Çok değil, birkaç hafta sonra insanlar gümüş renkli çocuklarımın şenliğini izlemeye gelecekler. Hepside ne kadar güzel, ne mucizevî bir olay deyip duracaklar.
Sonra çekip gidecekler. Belki de içlerini bana boşaltarak hem de.
Kimse duymaz beni. Oysa bir dinleseler, neler neler anlatırım onlara.
Mavi gözlerimden süzülen yaşlarımı, derinden baksalar görecekler ama ne kimsede bu heves, ne de içlerinde beni anlayacak beşer bulunmaz asla.
Yıllar önce son mecalimle kabuğumdan taşarak feryat etmiştim, yine duyan olmamıştı.
Şimdi depremlerle sarsıyorum ortalığı, yine anlatamıyorum derdimi.
Ama artık ben bittim.
Derdime sadece benim gibi sessiz yoldaşlarım ağlar.
Lakin ne çare, onları da kimse duymaz, görmez…
Ben Van Gölüyüm, Erek benle ağlar, Çarpanak benle dövünür, Akdamar benim için ah çekerde yine kimse anlamaz derdimi.
Martılarımın bile güldüğünü sanırlar, oysa onlar analarının yasını çoktan tutmaya başlamışta yine kimse oralı olmaz…
Feribotlar içimi yarar belki derman olur diye, Artos, Süphan, Nemrut bana bembeyaz karlarını eritirde gönderir tertemiz sularını, ama nafile…
Ben Van Gölüyüm, derdimde ben gibi uludur da, dermanım Kaf Dağının ardındadır bilirim…
Ah şu altın saçlı çocukların hatırı olmasa, ah onların şen kahkahaları sahillerimi doldurmasa, tek bir insanoğlunu almam bağrıma yemin olsun…
Urartu etrafımı Şamranlarla kaplamış, Selçuklu türkuaz rengimi bayrak yapmış, elin gâvuru belgeselimi çekmişte, bu devrin insanı beni çöplüğe çevirmiş ona yanarım.
Dünyada bir tane daha benden olsa inanın hiç üzülmezdim halime ama ben tekim tek!
Ben gittim mi buralara barış gelse ne yazar, turist gelse ne yazar…
Sihirli sularımda saçlarını sarartan afacanlar olmadıktan sonra, mavi gözlerim karardıktan sonra, balıklarım şenliklerini yapamadıktan sonra, neyleyim haritadaki o heybetli, mağrur, başı dik halimi…
Ben öldüm mü Van ölür, her gece sularımda ışıklarını oynaştıran ay küser.
Sularımı renkten renge sokan güneş kızar, her yanı kavurur.
Kış daha bir soğutur, ortalığı buz keser.
Ekinler bile sırt çevirir, ürün vermez buralarda.
Turuncu ufuklu Van akşamları artık hayal olur.
Güneşin en güzel battığı yer olan bağrımda, bir daha göremez kimse o huzur dolu gurupları…
Bu ülkenin her yarasını gören, duyan, anlayan bir tek sizsiniz, hem bana da söz vermiştiniz ''Van Gölünü Haliç gibi temizleyeceğiz'' demiştiniz!
''780 bin kilometre kare vatan toprağı'' diye başlayan sözlerinizde bende varım.
Bu coğrafyanın, bu vatan toprağının en büyük neferlerinden biriyim ben.
Siz benimde Başbakanımsınız.
İşte ben ve dostlarım, o günü bekleriz burada sabırla, umutla!…