Zihniyet

Faik Kumru yazdı...

Bir zihniyetin düşünce sistemi, paradigması, modeli, örneği, soyut bir düzlemden somut bir şekle bürünmesi, görünür bir hale evrilmesi gerekir.

Devamında da toplum yaşamında hayata yansıması ve davranış biçimi kazanması lazımdır.

Kendi elbisesini giyen paradigma, toplumun bedenine uyuyor mu, toplum nazarında bir anlam ifade ediyor mu, olumlu veya olumsuz bir karşılık buluyor mu?

İçinde neşet etmiş olduğu millete, inovasyon, yenilik ve ilerleme sahalarında bir katma değer sunuyor mu? Geleceğe dönük bir ümit emaresi, ipucu veriyor mu?

Sahip olduğu değerler, topluma müspet yönde bir gelişme fikri aşılıyor mu?

Rol model olacak kapasiteye, müktesebata, bilgi birikimine ve entelektüel düzeyde düşünce insanlarına sahip mi ve bu özellikleri bünyesinde barındırıyor mu?

Eğer değilse;

Bu gibi hastalıklı düşünce sistemleri, toplumda ayrışmalara, fikri kamplaşmalara, bölünmelere ve sonu gelmeyen düşmanlıklara sebebiyet verir.

Daha sonrasında da beklenen yegane şey, önüne gelen herkesi yaftalamak, ötekileştirmek, şeytanlaştırmak ve nihayetinde de milletin saygı gösterdiği bütün maddi ve manevi değerler silsilesinin yerle bir edilmesidir.

Bir düşünce sistemi, sadece kendi bağlılarına hitap ediyor, onların sesini duyuyor ve diğer sesleri hiç işitmiyorsa, işte bu marazi zihniyet, hiçbir topluma fayda sağlamayan boş bir kavanoz gibidir, tez zamanda kırılması ve çöpe atılması elzemdir.

Bir millet, hem toplum hem de fert planında kendi kültür binasını inşa edemiyorsa, kirli bir zihniyet, karanlık bir klik fırsatı değerlendirir, boş bırakılan bu meydanda sosyal mühendislik alanında her türlü faaliyeti gerçekleştirir.

Bu art niyetli kişilere imkan tanımamak ve fırsat vermemek için, bir toplumun eli kalem tutan insanlarının, üzerine düşen vazifeyi samimi bir hisle yapması beklenir. Her sosyal meselede, kitleleri aydınlatacak bilgilerin doğru ve güvenilir bir şekilde insanlara ulaştırılması çok önem arz etmektedir.

İnsanların yanlış bilgilerle zehirlendiği, doğru nedir, yanlış nedir, her şeyin birbirine karıştığı bir ortamda, münevver, aydın ve entelektüel kişilerin her yerde ve her vaziyette hakikatleri dile getirmesi gereklidir.

Toplumun bakış açısına projektör olacak, karanlıkta kalmış her mekana ışık tutacak, bütün gölgeleri aydınlatacak aklı başında vicdan sahibi bilge kişilere ihtiyaç vardır.

Bakmadan Geçme