ZULÜM

Van Emekli Müftüsü Nimetullah Arvas yazdı...

Zulüm kavramı adaletin karşıtıdır. Zira adalet her şeyin yerli yerinde olması iken, zulüm bir şeyin yerli yerinde olmaması demektir. Kainat tefekkürle iyice incelendiğinde ister canlı olsun ister cansız olsun bütün varlıkların bir nizam ve uygunluk içerisinde yaratıldığı görülecektir. Canlı bir varlığın dış organları, o varlığın yapısına uygun olduğu yerli yerinde olduğu apaçık gözlemlenecektir. Bu ise varlık aleminde adaletle kainatı yaratan yüce Allah’ın her şeyi yerli yerinde yarattığını akıl sahipleri için bir ibrettir. Herkesin bundan ders alması lazım.

Zulmün çeşitleri vardır. Bunlardan birincisi kişinin kendisine zulmetmesidir. Bu da şirk olup zulmün en büyüğüdür. İnsanlık aleminde meydana gelen bütün problemlerin kaynağı şirk ve müşrikliktir. Kişinin kendine yaptığı zulüm onu yaratan rabbine karşı birliğini, hükümranlığını inkar edip, yaratılmışları, batıl düşünceleri, batıl ideoloji ve doktrinleri benimseyip onları Allah’a ortak koşmasıdır ki; o şirktir ve en büyük zulümdür. Yüce Allah mukaddes kitabımız Kuran-ı Kerim’de şöyle buyurmuştur.

Hani Lokmân, oğluna öğüt vererek şöyle demişti: “Yavrum! Allah’a ortak koşma! Çünkü ortak koşmak elbette büyük bir zulümdür.” (Lokman 13)

Müşrik, kendi nefsine zararı dokunduğu gibi canlı, cansız bütün varlıklara da zararı dokunur.

 Zulmün bir çeşidi ise Allah’a karşı isyan edip, Allah’ın koyduğu kuralları tanımamaktır.  İster inançta, ister ibadette, ister muamelatta Allahü Teala’nın koyduğu kuralların dışına çıkmaktır. Kuran-ı Kerim’de Allah’a ibadet etmek için yapılan mescitleri, yapıları tahrip etmek, engellemekte zulmün çeşitlerindendir.

‘’Allah’ın mescitlerinde onun adının anılmasını yasak eden ve onların yıkılması için çalışandan kim daha zalimdir. Böyleleri oralara (eğer girerlerse) ancak korka korka girebilmelidirler. Bunlar için dünyada rezillik, ahirette de büyük bir azap vardır.’’ (Bakara 114)

Allahü Teala hakkında iftirada bulunup bilinçsizce insanları Allah’a iman etme noktasında onları engellemek, yani batılı hak gösterip, hakkı perdelemeye çalışmak.

‘’Kim, kendisine Rabbinin âyetleri hatırlatılıp da onlardan yüz çeviren ve elleriyle yaptığını unutandan daha zalimdir? Şüphesiz biz, onu anlamamaları için, kalplerine perdeler gerdik, kulaklarına da ağırlıklar koyduk. Sen onları hidayete çağırsan da artık ebediyen hidayet bulamazlar.’’ (Kehf 57)

Süfyan-i Sevri hazretleri ‘’Kişinin kendisi ile rabbi arasında yetmiş günahla gelmesi, kişinin Allah’ın mahluklarına bir günahla gelmesinden daha hafiftir.’’ demiş. Burada bir tane dahi olsa kul hakkının ihlal edilmesinin ne denli mühim olduğu anlaşılmaktadır. Zira Allahü Teala hak sahiplerine yapılan haksızlık ve zulmü, hak sahibinden helallik almadan ona merhamet nazarıyla bakmaz ama kendi hakkından vazgeçebilir. Zulmü iki kısma ayırmak mümkündür. Birincisi kavli yani dil ile yapılan zulüm. Örneğin; insanlara gıybet, koğuculuk, sövmek, kötü sözleri kendisine yakıştırmak, alay etmek şeklinde davranışlarda zulmün sözlü çeşitlerindendir. Fiili zulüm ise adam öldürmek, başkasına ait olan bir karış dahi olsa toprağını zorla ondan almak, evladın anne babasına yaptığı hakaret zulümdür. Eşlerin haksız yere birbirlerine hakaret etmesi, çalıştırdığı kimsenin ücretini inkar edip gasp etmesi, haksız yere başkasının malını yemesi, yetim malını yemesi, rüşvet yoluyla başkasının hakkını gasp etmek, alışverişte müşteriyi kandırmak. Bunlarda zulmün çeşitlerindendir.

Günümüzde süper güçlerin hiçbir sebep olmadan çoluk çocuk, kadın, yaşlı, zayıf gözetmeksizin geliştirdikleri silahlarla hiçbir kural tanımadan insanları imha etmeleri en büyük zulümdür. Küfür devam eder, fakat zulüm devam etmez buyurulmuştur. Zulme uğrayan insanlara mazlum denir. Mazlumların bedduası ile arşı ala arasında herhangi bir perde yoktur. İnsanlık aleminin zulme karşı dik durması hem kendileri için ve hem de mazlumlar için asli görevleridir.

Milli şairimiz ne güzel söylemiş;

Zulmü alkışlayamam, zalimi asla sevemem;
Gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem.
Biri ecdadıma saldırdımı, hatta boğarım! ...
-Boğamazsın ki!
-Hiç olmazsa yanımdan kovarım.
Üçbuçuk soysuzun ardından zağarlık yapamam;
Hele hak namına haksızlığa ölsem tapamam.
Doğduğumdan beridir, aşığım istiklale;
Bana hiç tasmalık etmiş değil altın lale!
Yumuşak başlı isem, kim dedi uysal koyunum?
Kesilir belki, fakat çekmeye gelmez boyunum!
Kanayan bir yara gördüm mü yanar ta ciğerim,
Onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim!
Adam aldırmada geç git! , diyemem aldırırım.
Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım!
Zalimin hasmıyım amma severim mazlumu...

Cumanız mübarek olsun.

 

Bakmadan Geçme