Hayatında ilk kez durup kendi hayatına ve ailesine başka bir mesafeden baktı. Sıradan bir ailesi olduğunu düşünürdü .Şimdi o kadar emin değildi.yanlış giden bir şeyler vardı biliyordu. Ancak,yıllardır kendisinden saklanmış olan şeylerin ip uçlarını şimdi bir yakın akrabadan duymak ruhunu derinden yaralamıştı.
Duyduklarını unutsa rahatlar mıydı? Geri kalanları öğrenmek isterken, bir yandan da duymazdan geliyordu.İçindeki bu kuşku tohumunu yenmeliydi. Ya her şeyi olduğu gibi kabul edecek,susacak,veya göçüp gitmiş olan ailesine duyduğu kızgınlığını haykıracak , rahatlayacaktı.Susarsa onlara benzeyecekti. Herkesin her şeyin farkında olduğu,ancak dillendirilmeyen hatta üzeri örtülen nice yaşantıları gibi.
Bu kapalı hava içinde bir güneş açmamış,yağmurun ıslattığı hiçbir şey kurumamış,aydınlanmamış,tersine küflenmiş halde duruyorlardı. O küf kokusunu buram buram hissediyordu ; şimdi hızlı adımlarla yürüdüğü o yolda. Rüzgarın saldırılarıyla huzursuz,ıslak ağaçlar görüyordu.. “Mayıs yağmuru çiselemiş anlaşılan,birazdan fırtına şiddetlenir “diye düşünüyor,hızlı adımlarla yoluna devam ediyor.Yaklaşan fırtına var kafasında.Düşünmemeye çalışıyor duyduklarını.İşte gök gürlüyor.Bulutlar kendisine benziyorlar : Hepsi dolu,birazdan gözlerinden yaşlar boşalacak gibiler.Hava karardı. Tozlu yollara inen yağmur damlacıklarından biri yanağına düşüyor, yaş olup aşağıya süzülüyor.Şimdi rüzgar sustu ,artık her yere yağmurun sesi hakim.Böcekleri görüyor. Ağaçların etrafında boğulmuş arkadaşlarının etrafında nasıl da dolaşıyorlar.Gökyüzünde tek bir beyazlık kalmamış gibi.Yüreği misali kararmış. Güneş çıkınca her şey eskisinden daha güzel olacaktı biliyordu.Ya kendi güneşi? O ne zaman doğacaktı?