- Haberler
- Röportaj
- Kırık Kalplerin Sözcüsü Kahraman Tazeoğlu Yazarımız Ümran Öztürk'e konuştu: Aşktan Besleniyorum
Kırık Kalplerin Sözcüsü Kahraman Tazeoğlu Yazarımız Ümran Öztürk'e konuştu: Aşktan Besleniyorum
'Aşktan besleniyorum. Aşkın ben daha çok hüzünlü tarafıyla ilgileniyorum. Çünkü biliyorsunuz kavuşamayınca aşk oluyor' diyen ünlü Şair -Yazar Tazeoğlu: Van'a gittiğimde Vanlılar beni öyle bir karşıladılar ki inanın ben kendimi Tarkan zannettim. Beni bağırlarına bastılar muhteşemler.
SÖYLEŞİ: ÜMRAN ÖZTÜRK
"Sevdiğin kadar sevilirsin diye bir şey yok bu hayatta. Ne kadar seversen o kadar acı çekiyorsun sonunda. Mesele çok ya da az sevmek de değil aslında. Mesele hak edeni sevmek, herkesi hak ettiğince sevmek..." Diyen Kahraman Tazeoğlu; Balıkesir Kitap Günlerinde söyleşisi ve imzası en kalabalık şair- yazarlardan biri oldu. Her zamanki gibi kadınlar yine onu yalnız bırakmadılar. Salonda yüzde doksanın üzerinde kadın okuyucusunun olması ve aileden biriymiş gibi davranması, esprili, samimi konuşmaları ile okurlarını yine kendine hayran bırakmıştı Aşk Adamı Kahraman Tazeoğlu…
Şiirlerinde serbest ölçü kullanan Kahraman Tazeoğlu, 2004 yılında RAYAD tarafından "En iyi şiir programcısı", 2006 yılında da Türkiye Yazarlar Birliği Tarafından "En iyi radyo programcısı" ödülüne layık görülmüştü. Bir Eğitim gönüllüsü olarak, kısa adı ÜNKEP olan Üniversiteler Arası Kültür Edebiyat Platformu'nun kurucusu ve başkanıdır.
4 Mayıs günü yapmış olduğu söyleşi ve mini şiir dinletisi ardından kitaplarını imzalayan Kahramaoğlu ile samimi, keyifli bir söyleşi yaptık. Sohbetimiz sırasında araya giren hayranlarını cevapladı. Hiç kimseyi geri çevirmedi bir yandan da bana cevap verdi, sempatik, sevecen ve samimi biri o.
Kahraman Tazeoğlu nasıl yazıyor? Yazdıklarını mı yaşıyor, yaşadıklarını mı yazıyor?
Aslında yaşadıklarımı yazıyorum. Biraz ütopik oluyor tabi insan acaba yazmak istediklerini yaşar mı. Hayal ürünü bir şey yazıyorsunuz ve sonu çok kötü bitiyorsa onu yaşamak istemezsiniz. Bu nedenle ben hep yaşadıklarımdan yola çıkarak yazdım ve hala öyle yazmaya devam ediyorum. Gerçek hayatlara, gerçek hikâyelere dokunmayı çok seviyorum. Bunlar benim çok yakından şahitlik ettiğim ya da bizzat yaşadığım anılar hikâyeler. Bunları kaleme alıyorum ve bir yazar ilk önce yazım hayatına kendi hayatıyla kendi yaşadıklarını yazmakla başlar daha sonra başka hayatlara geçer. Ben daha ilk evredeyim hali hazırda 50 yaşındayım yani daha yazacağım çok şey var.
Sizce şiir yetenek işimi yoksa ilhamla gelen bir beceri, sanat mı? Şiir yazarken akıl ve bilgiyle mi yola çıkıyorsunuz yoksa duygularınızla mı? Hangisi daha çok öne plana çıkıyor?
Şiir tabi ki duyguyla yapılan bir şey. Ama roman için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Şairler şöyle; Ben kendimden de biliyorum içlerindeki gerçek romantizmi ve duygusallığı yakalamışsa hiç bilmedikleri bir şey hakkında bile inanılmaz şeyler yazıyorlar. Çünkü şairler palavra ustalarıdır. Bu bilinen bir cümle ve bilinen bir kalıptır. Şairler palavra ustaları oldukları için bilmedikleri şey hakkında da çok şey yazabilirler. Ayrıca sizde bilirsiniz şairler aşkı abartarak anlatırlar. Olmuş bir aşkı daha çok olmuş gibi anlatırlar.
Radyoyla tanışmanız şiirden öncemi yoksa sonramı oldu?
İlk şiirimi 80'li yıllarda 17 yaşımda yazmaya başladım. Karşılığını bulamadığım bir aşk neticesinde şiir yazmaya başladım. Radyoculuğa başladığım yıl 1993. Fakat ben 93 yılında ilk programa başladığımda zaten programın içinde kendi yazdığım şiirlerimi okuyordum. Ta ki 2017 yılına kadar bu radyoculuk serüveni devam etti 2017 yılının mart ayında en son Kral Fm de radyoculuk defterimi kapattım. Ama kitaplar devam ediyor.
Radyoculuğun sizin şu anki yaşamınıza katkısı ne oldu?
Radyonun kitaplarımın okunması anlamında bir katkısı olduğunu söyleyemem. Çünkü genelde radyo dinleyen kitlede çok kitap okumuyor.
Radyocu olmak isminizin duyulması bilinmesi sizi tanınmanıza yardımcı olmadı mı yani?
Hayır, Radyolar Televizyonlar gibi değildir. Radyo dinleyen kitle dinledikleri kendi sevdikleri radyocuların başkaları tarafından dinlenmesini pek istemezler, kıskanırlar böyle bir sahiplenme vardır bu nedenle biz hep gizli tutulduk onlar tarafından.
Radyocular da pek görünmek istemiyorlar bir gizemli olma istekleri var gibi. Bizlere böyle yansıyor siz ne dersiniz?
İsteyenler de vardır ama benim öyle bir durumum olmadı, tamamen tercih meselesi.
Kahraman Tazeoğlu daha çok hangi duygudan besleniyor. Kaç kitabınız var?
Aşktan besleniyorum. Aşkın ben daha çok hüzünlü tarafıyla ilgileniyorum. Çünkü biliyorsunuz kavuşamayınca aşk oluyor. Bu arada ben hep şair diye anılıyorum ancak 1o yılı aşkın bir süredir şiir yazmıyorum. Ama Kahraman Tazeoğlu diyince ilk akla şair olarak gelmiş olmam ilk kitabımın şiir kitabı olmasından kaynaklanıyor. 22 kitabım var bunlardan 4 tanesi şiir kitabıdır. Kahraman Tazeoğlu her konuda yazıyor sadece yalnızlık ve aşk üzerine yazmıyor. Biliyorsunuzdur Distopık fantastik romanım da var.
İlk şiirlerinizi ne zaman yazdınız?
İlk şiirimi 17 yaşımda yazdım. "Seni içimden terk ediyorum" ilk şiir kitabım 2001 yılında çıktı 2003 yılına kadar 3 şiir kitabı daha çıkardım daha sonra hiç şiir yazmadı şiir kitabı çıkarmadım. Hep Romanlar, Hikâyeler ve Denemelerle yazım hayatıma devam ettim.
Çıkartmış olduğunuz her kitabınızla en çok satanlar listesinin başında oluyorsunuz. Sizi en çok okuyan da kadınlar. Bunu neye bağlıyorsunuz?
Evet, Kitap okuma anketlerinde beni yüzde seksen civarında en çok kadınlar okuyor, yüzde 20 de erkekler. Türk erkeği kitap okumaz kendini yetiştirmez nasıl doğarsa öyle ölür. Biz baskıcı ve kapalı bir toplumda olduğumuz için kadınlar özgürce yaşayamıyor, yaşayamadıklarında okuyarak tatmin yoluna gidiyorlar. Erkekler de direk yaşamayı tercih ediyorlar.
Haber spiker olmayı çok istiyormuşsunuz ama radyocu olmuşsunuz bunu anlatır mısınız?
Ben çocukken ağladığımda annem beni radyonun yanına yatırırmış ben susar uykuya dalarmışım. Yıllarca TRT dinleyerek büyüdüm. Zaten kulaklarımda bir aşinalık vardı mesela hiç diksiyon dersi almadan diksiyon dersi vermeye başladım. Yani kulak dolgunluğum. TRT ile büyümenin vermiş olduğu bir şey bu. Ben bu alt yapıyla radyoculuğa başladım. 1993 yılında Türkiye de ilk özel radyolar açıldığında başvurur vurmaz işe alındım. Bu benim altyapımın sağlamlığı ve Allah vergisi bir yetenektir.
Şair kendi şiirini okumalı, hangi duyguyla yazdıysa en güzelini, en doğrusunu o yansıtır diye bir düşünce vardır. Sizce; şiiri iyi okuyan, duyguyu veren kişi mi yoksa şiiri yazan kişi mi okumalı?
Bugün Nazım Hikmet, Necip Fazıl, Ahmet Arif, İsmet Özel çok güzel şiirleri olan şairlerdir ancak o mükemmel şiirleri berbat okumuşlardır. Her yazan kendi şiirini okumak zorunda değildir. Kendi şiirlerini de mahvediyorlar. Bu işin ehli insanlar var. Rahmetli Sacit Onan buna bir örnektir yine rahmetli Mümtaz Sevinç buna bir başka örnektir. Bırakın bu insanlar okusun yani tiyatral eğitim almış, fonetik diksiyonun ne olduğunu bilen, diksiyon, artikülasyon, vurgu, tonlama bilen insanlar okusun lütfen. Yoksa çok saygım var şairlere beceremiyorlarsa kendi şiirlerini dahi okumasınlar.
Yeni bir çalışmanız var mı?
Geçen yıl evime giren hırsız yazmakta olduğum Bukre-2 romanımın kayıtlarını içeren bilgisayarımı çalmıştı. Şimdi o romanımı yeniden yazıyorum. İnşallah eylül ayında raflardaki yerini alacak.
Balıkesir'de yapılan bu Kitap Günlerini nasıl buldunuz?
Balıkesir okuyan bir şehir. Balıkesir'e ilk gelişim değil bir önceki gelişim tiyatro oyunu içindi. Aşk Tamircisi oyunumu burada sahneledik. 1000 kişilik salona 2000 kişi geldi. Tiyatroyu da okumayı da Balıkesir halkı çok seviyor. Balıkesir den hiç üzgün ayrılmadım her zaman bu coşkulu kalabalıklarla karşılaşıp mutlu olup ayrıldım. Balıkesir Okuyan bir şehir, öğrencisi bol bir şehir, okumaya aç bir şehir. Balıkesir de bu fuarın olması ayrıca çok sevindirici çünkü fuarlar kentin bu ihtiyacını karşılıyor. Yazar ve okuru buluşturması ayrı bir güzellik.
Geçen yıl Kitap fuarı için Van'a gittiğinizi biliyorum. Bu röportajınızda Vansesi Gazetesi aracılığıyla Vanlılara, Van'da yaşayan okurlarınıza neler söylemek istersiniz, ne gibi mesajlarınız var?
Van'a gittiğimde Vanlılar beni öyle bir karşıladılar ki inanın ben kendimi Tarkan zannettim. Beni bağırlarına bastılar muhteşemler. Hele ki erkek okuyucuları çok enteresandır doğuya gittikçe erkek okur sayısı daha da artıyor. Van da erkek okuyucu inanılmazdı yüzde yetmişe yüzde otuz diyebilirim. Bu Türkiye için de muhteşem bir rakamdır. Bu yüzden Van Kitap Fuarı ve Van benim için çok önemlidir. Doğuda gitmediğim yer kalmadı. Bir tek Kars çağırmadı oraya gitmedim. Onun dışında doğuda gitmediğim il kalmadı.
Hayat Felsefeniz nedir?
Bir kitabımda hayat felsefemi bir cümleyle özetledim. Hayat olduğu gibidir, olması gerektiği gibi değildir. Hayata hep öyle bakarım.
Bukre kitabında "Hiç olmak, herkes olmaktan daha onurlu" diyen şair-yazarımızla tekrar buluşmak üzere sözleştik.