Nefessiz kalan kent
Ülkemizde 1950'li yıllardan bu yana köyden, kente doğru çok yoğun ve sürekli bir göç hareketi başlamıştır.
Ülkemizde 1950'li yıllardan bu yana köyden, kente doğru çok yoğun ve sürekli bir göç hareketi başlamıştır. Bu sürecin yanında ortaya çıkan kentleşme sağlıklı kentleşme olmayıp, imar planları dahilinde olmadan ortaya çıkan çarpık bir kentleşmedir. Bunun sonucunda şehirlerin etrafı hukuki olmayan, sağlıksız, estetik ve alt yapıdan yoksun bir gecekondu ağıyla sarılmıştır.
Şehrimizde yaşanan 2011 depremlerinden sonra, yapılaşma daha bir yoğunluk kazanmıştır, yıkılan binaların yerine "kentsel dönüşüm" kapsamında yeni binalar yapılmakta bazı gecekondu bölgeleri de kentsel dönüşüm kapsamına alınarak, altyapısı ve estetiği olmayan bu gecekonduların yerine gösterişli binalar inşaat firmaları veya TOKİ tarafından inşa edilmektedir.
İnşaat şirketleri veya TOKİ tarafından kentsel dönüşüm kapsamında yeniden inşa edilen binaların ne derece kent planlarına ve kent bütünlüğüne uygun yapıldığı büyük bir tartışma konusudur. Nitekim bu binalar inşa edilirken, bölgenin deprem bölgesi olduğu, eski imar planları dahilinde, nüfus artışı gözetilmeksizin yapılan cadde ve sokakların yetersiz kalması, ortak alanların ve sosyal alanların daralması, otopark sorunları nedeniyle , cadde ve sokakların da çift taraflı otoparklar haline dönüşmesi nedeniyle trafik sıkışıklığı yaşanmakta, kaldırımlar adeta otopark olarak kullanılmaktadır.