Özgür bir ruh kendi güneşiyle ısınır

Mutluluk nedir diye düşündüğümde hep aklıma özlem sonu kavuşma gelir. Oysa mutluluk yolun sonuna varacağınız nokta değil de o noktaya varmak için harcadığınız zaman, harcadığınız emek, fedakarlık, biraz acı ve olağanüstü yılmadan bıkmadan kurduğunuz hayaldir.

Mutluluk nedir diye düşündüğümde hep aklıma özlem sonu kavuşma gelir. Oysa mutluluk yolun sonuna varacağınız nokta değil de o noktaya varmak için harcadığınız zaman, harcadığınız emek, fedakarlık, biraz acı ve olağanüstü yılmadan bıkmadan kurduğunuz hayaldir.

 

Nietzsche;  mutluluğun kıvılcım gibi anlık bir şey olduğunu hatırlatır ve bu anları durmadan yaşamaya çalışarak uzun ve zorlu hayat yolunda ilerlememizi mümkün kılan ufak mutlulukları da kaybettiğimizi söyler.

 

Her ne kadar mutluluğu kalıcı olmayan uçucu bir his, tıpkı ilk dokunuşundan belli bir zaman sonra etkisini kaybeden uçucu bir esans gibi görsek de yine de peşinden koşmaktan yorulmadığımız ve sürekli sahip olmak istediğimiz bir duygudur.

 

"Aslında çok küçük şeyler bile kendimi mutlu hmeme yetiyordu. Ama bütün mesele, bu küçük şeyleri şu dünyanın içinden bulup çıkarmaktı." der Charles Bukowski  mutluluk için. 

 

Belki de mutluluk bir akordeonun hüzünlü  tınısında, hayallere dalıp çok uzaklara gittiğin andır.

 

Mutluluk küçük şeylerin içinde ise, bir kemanın inleyen namesinin yüreğinin zulasında yerini bulması mutluluk olamaz mı? 

 

Ya da bir sokak çalgıcısının mendiline bırakılan küçük harçlıklar, veya bir kitabın kokusunu içine çekerek büyük bir iştahla o sayfaları koklamak mutluluk olamaz mı?

 

Bir çocuğun gözünde bir martının denize pike yaparak simidi havada kapması mutlulukken, kimine göre iki yüreğin yıllar sonra kavuşması mutluluk değimlidir?

 

Bir tohumun çatlaması, bir çiçeğin açması,  bir bebeğin gülümsemesi, bir merhaba da Bukowski'nin tarifine göre mutluluk değil midir?

 

Mevlana ise  "Mutluluk, gidilen yolun üzerindedir, yolun sonunda değil. Yolun sonunda olsa, ona varıldığında yol bitmiş ve vakit de geçmiş olurdu. Mutlu olmanın zamanı ise bugündür, yarın değil." Demiştir.

 

O zaman mutluluğu sonuç olarak değil de süreç içinde yaşadığımız sevinçlere yormamız gerekmez mi?

 

Yani mutluluk; özleme, özlediğin şeye ulaşma ihtimalinin bizde yarattığı sevincin kaynağı değil midir?

 

Özlemlerimiz ise  günümüz dünyasında her gün biraz daha fazla yaklaştığımız  umutsuzluğun, tükenmişliğin ve kirlenmişliğin içine düşmemek için direnen bizi kökümüze sıkıca bağlayan sarıp sarmalayan gövdemizdir.

 

YAZININ DEVAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ 

Bakmadan Geçme