MAKBER
MEHMET OSMANOĞLU
" Ey sevgili hiç sormadın ne haldeyim nerdeyim
hayli zaman beklettiğin ağlattığın yerdeyim
heybemde bitti azığım kaldım uçsuz çöllerde
bir toz duman bir perişan bir uzun seferdeyim
yüküm ağır suçlarımın bîzârım eleminden
biliyorum bu halimle visaline perdeyim
korkarım iklim-i kalbim görmeyecek baharı
ben her vakit zemheride sisli mevsimlerdeyim
gülşenim ki bu sebepten kaç vakittir tarumar
açılmadan her goncanın solduğu demlerdeyim
ruhum sana meyletse de başka sevda tenimde
uğramaz semtime hayır her adımda şerdeyim
her yanımda bir sel gibi hengamesi hayatın
değilim ben bu alemde mümkün ki mahşerdeyim
gözlerimde titriyorsun ey dildâr ey nazende
çiğ tanesi gibi sessiz ince sitemlerdeyim
hicranın bir alev gibi çıkar dudaklarımdan
sensiz kanımı donduran tarifsiz kederdeyim
değil mi ki merhametin meşhur cihan içinde
olsa da zerre miktarı ümitle perverdeyim
bulutlarından bir damla düşerse toprağıma
ellerinle ab ı hayat bahşeden kevser'deyim
bir kuru yaprak misali tutunup da sulardan
engin ummanına akan meczup bir nehirdeyim
imbiklerden hayat sunan ortasında gecenin
yıldız yıldız aydınlanan bir vakt-i seherdeyim
yanaklarımdan sadrıma kan rengi bir yol bulup
kıpkızıl buseler gibi süzülen nemlerdeyim
bir kez olsun çevirmezsen gözlerini kalbime
göklerimden katran gibi yağan matemlerdeyim
koyma beni karanlıkta kalbim benim ürkektir
nefesinin olmadığı yerde say makberdeyim."
DAYE
MERAL ERBAĞA
Bu nasıl bir dünya ah, daye daye
bir yanım eksik, enkaz altında
öbür yanım cesetlerle süslü
şehrin sokakları toz duman içinde
bedenimse paramparça, kayıp
Ellimde hiçbir şey gelmiyor
umudum, hayallerim yıkılıp
hayal kırıklığına uğrayan çaresizlerin
sokakta hanesiz barakasız
dilindeki isyanın ucunda dayı
yüreğim mezar, toplu gömütlere
Duam, annesiz çocuklara
bense umudunu hayalini
kaybeden gözyaşlarındayım
kime isyan edip, hangi yıkımı toparlayayım
hangi gideni geri getirip
hangi yarayı sarıp derman olayım
hangi acı altı şubatı silebilir ki
hangi mutluluk mevsimlerin
en kısa şubatı unutturur daye
hangi hakimin kalemi silecek
doğru bildiğimiz hatayı
Hangi baharlar kışa müjdelenir
hangi asır geceye gözyaşıyla
batıp sabaha bin bir türlü umutla doğabilir ki
yetim çocukların çığlıkları
ana, babanın çığlıkları
çatlatırken yürekleri
hangi zaman durdurabilir
sebep olanın utancını
kim silebilir kalemin yazısını
ah, melekler ağladı
yer, gök ağladı
omuzlarda sayının hesabı
Omuzlarda taşınarak kara toprağa
gömülenlerin haline ağlayarak
hangi yürek dayanır buna
hangi sar dilsiz ağlamaz
bir değil bin defa gömüldüm
taş ve beton yığınların
adım enkaz, soyadım yok
silindi gecenin gölgesinde.
SEVGİ KİTABININ CÜZÜNDEYİM
VEYSEL ÇAKIR
Hani merak edersen olur ya beni
Bir kara sevdanın gizindeyim ben
Yeniden arayıp sorarsan beni
Mutluluktan uzak izindeyim ben
Bilsen ki harf kadar uzağım sana
Heceler üstünde tuzağım sana
Sevgiye kurulmuş kızağım sana
Şarkının notanın sözündeyim ben
Yaralı gönlümün hazin bestesi
Hep seni anlatır sözü güftesi
Bir yandan kötüye gider ertesi
Bütün mevsimlerin güzündeyim ben
Kayboldum kendimde ben'i ararım
Bir ömür ziyandır büyük zararım
Sevgi harmanında budur pazarım
Hicranın elinde dizindeyim ben
Yazmakla bitmiyor kelamım benim
Hepinize olsun selamım benim
Budur aşktan yana ilhamım benim
Sevgi kitabının cüzündeyim ben.
ESKİSİ GİBİ
MERVE OFLAS
Eskisi gibi değilsin artık. İçinde hiçbir heyecan kalmadığını anlıyor zamanla insan. Hissizleşiyor, her şey anlamını yitiriyor. İçinde heyecana dair hiçbir iz yok, bir boşlukta sürükleniyorsun gibi her şey boş her şey anlamsız... Eğer olur da bir gün karşılaşırsak önce gözlerin gözlerime değsin senden geriye bir iz kaldı mı diye kalbinde bir sızı hissedersen o zaman anla beni ne kadar çaresiz bırakıp gittiğini.
Hani bazen olur ya her şey değerini yetirir, anlamsızlaşır her şey, ne yapacağını bilemezsin günlerce yataktan çıkmak istemez, kimseyle konuşamazsın. Boğazın düğümlenir, gözlerin dolu gezersin yüzünde adlandırılmayan bir boşluk, içinde dize gelmiş burukluk, heyecanını yetirmiş amansız bir yürek. Eskisi kadar heyecan vermiyor bir şeyleri başarmak, gecesinin bitmesinden mi? Yoksa eskisi kadar mutluluk vermemesinden mi?
Bilinmez bir boşlukta gibiyim ve her şey anlamsız, her şey griye bürünmüş. Eski çocuksu heyecanımı özlerim oldum. Şimdilerde boşluğa kapılmış hisler geçti içinde bir heyecan bırakmayan yeniden sevip attığını hissetmek. Yürek hissizleşti hissetmez ve oldu güzel duyguları yürek çok mu kırıldı? Yoksa eskisi gibi kalbi hissettiren bir şey kalmadı mı? Her şey anlamını yetirdi griye döndü tüm umutlar.
Kalbimin sensiz odalarında sığdıramadığın sevgimi boğazıma sarılıp hançer gibi kalsın boynunda. Başka sevgilerde teselli bulunca tükensin tüm umutların kalbine sığdıramadığın aşkım yaksın seni de kırıp bıraktın kalbin ahımı biran hissedersen için sızlasın. Eğer bir gün karşılaşırsak ahını aldığın bu ahuda sevdanın, yüreğini acıtması dileğiyle başkalarında aşkı ararken yanlış kalınca pişmanlık sarar boynunu. Anlarsın o an aşkıyla sana tüm yüreğini verenini nasıl kaybettiğini işte o zaman beni hatırla, bensizliğim acıtsın yüreğini, mahkûm olsun gözlerim sana.
SÖYLEME
MEHMET MUHLİS ŞEPİK
Keder sensin gözlerimin buğusu
Gözyaşımı döktüğünü söyleme
Uçar gider otağımın kuğusu
Hasretini çektiğimi söyleme
Benim olsun gecelerin günahı
Senle olsun tüm ömrümün sabahı
Talan ettin namazgâhı dergâhı
Umudumu yıktığını söyleme
Uzansam da gözyaşını silemem
Çağırsan da yad ellere gelemem
Bana karşı mağrur bakış dilemem
Kibir dolu baktığını söyleme
Adın kalır yüreğime hatıra
Sitem olur düşürürüm satıra
Vurdurursun pişmanlıkla kahra
Ateşlerde yaktığını söyleme
Azlet beni dertlerinle çöktürdün
Yüreğimden sitemleri döktürdün
Gözlerime hasretini çektirdin
Ciğerimi söktüğünü söyleme.
İLEYDA
ERCAN ULUTAŞ
Soğuk iklimlere terk edip beni
Dur gitme gitme İleyda
Yufkadır bilirsin benim yüreğim
Sakın burkma burkma İleyda
Cehennem gibi bana sensizlik,
Gel yakma yakma beni İleyda
Sen arzumdun, sen umudumdun
Ne olur umudumu yıkma yıkma İleyda
Eller ne verir bilemem ama
Ben kalbimi verdim İleyda
Gözyaşlarıma bakıp da gitme sakın
Onlar kurbanın oldu İleyda
Ben aşkımızın gölgesinde yaşarken
Yoksa sen yenik mi düştün İleyda
Cananım bilim sana sımsıkı sarılmışken
Böyle acımasız, hain mi olacaktın İleyda
Bensiz var olabilir misin bilemem ama
Ben sensiz yokum İleyda
Sen yeni sevdalara yelken açarken,
Benden sana elveda elveda İleyda…
SENDEN ÖTE AYRILIK
KAMURAN ADIYAMAN
Senden öte ayrılık mı var
denizlerden öte gözlerin
yollardan öte hasretin mi var
dağlardan yüce yokluğun!
Ölümden öte yalnızlığın var
tükenmiş solmuş umut bağlarım
çöllerden öte baharlarım ey yar
yağmur olup yağdığın mı var
Gecelerden öte karanlığın var
mahpuslardan öte tutsaklığın
yıllardan öte gidişin var
mezarlardan öte sessizliğim ey yar
Açtığın bu yaranın ötesimi var
bende yaşamak artık bir nefes kadar
pervasız bir ateş ki içimde yanar
meçhul bir yolun dönüşü varmı ey yar!!
AŞKIN MASALI
CAN DEMİR
Bir gülüşün, baharı kıştan daha sıcak getiriyor kalbime
düşlerimiz, yıldızların arasında kaybolan gemi gibi
sonsuzluğa doğru yol alıyor
deniz kumdan bir şehir inşa ederken
martılar masalı rüzgarla paylaşıyor
eski saat tik taklarıyla zamanın dokusunu örüyor
anıların arasında kayboluyoruz
Rüzgârın melodisi, yaprağın dans ettiği ormanda
sessiz bir şarkı gibi kulaklarımda çınlıyor
rüyalarımız, deniz kumlarında kaybolan izler gibi
sahilde anlatılmamış hikayelerle dolu
eski ağacın kolları, zamanın hikayelerini yazıyor
her yaprak, geçmişin yankılarına şahitlik ediyor
yağmur damlaları, camın üzerinde mütevazı
bir konser düzenlerken, sessizliği notalarla dolduruyor
Ve bu masalın sonunda, kalbimizde saklı kalan
aşkın ölümsüz izleriyle uyanıyoruz
gökyüzünden düşen bir yıldızın peşinden koşarken
umut dolu yarınların kapısını aralıyoruz
gözlerimiz, geceye bırakılan bir dilek gibi parlıyor
yıldızlarla konuşurken içsel bir huzur buluyoruz
sonunda, masalın son nefesiyle,
kalbimizdeki aşkın sonsuzluğunu kutluyoruz
zamanın büyülü dokusunda kaybolan melodi gibi
Ve bu sonsuz güzellik, kalbimizde açan çiçek gibi
aşkın ölümsüz bahçesinde sonsuz nefes alışı gibi...
SONSUZ
BAVER ÖZABAY
Uçsuz bucaksız karanlık
sonsuz ölümler
ve bitmeye yüz tutmuş sevgiler
Yalın keskin hançer gibi
ne de güzel parçalar insanın içini
hiçbir şey hissetmeden
kor kızıllıkta yürüyüp gitmek
sonsuz umut ve mutluluğa
Son kez görmek yüzünü
son kez sevmek o güzel ruhunu
yüklü bulutlardan
göğsüme saplanan aydınlık
gözlerin gibi güzel sesin gibi yakıcı
ve yüreğim gibi uçsuz bucaksız
yanan son tütünüm
yine sana armağan.
HADİ CANIM SEN DE
ŞAHBETTİN ULUAT
Bu dünyada dengeleri
Kuranlar iyi adammış!
Süt liman bir dünya için,
Vuranlar iyi adammış!
Yalan, hile, kurup gerip,
Başka ülkelere girip,
Yerel güçleri devirip
Duranlar iyi adammış!
Afrika'nın madenine,
Ortadoğu petrolüne,
Çeçenistan'ın içine,
Dalanlar iyi adammış!
Yiyen yesin, yemeyen çok,
Güçlüler var, hak hukuk yok,
Filistin'in bağrına ok,
Salanlar iyi adammış!
Güçlü de, güçsüz de insan,
Gerisi hep yalan, talan,
Yoksulun hakkını çalan,
Yutanlar iyi adammış!
TORTU
AYŞE ARSLAN
Korkarım gecenin hükmüne kaldı
kalbimin üzerinde karanlık tortu
silinmez artık sözlerin diken yanı
çokça saplanan bıçaklar gibi
Hırsızdan ev sahibinin sırtına
ne meşru müdafaa benimkisi
ne de ruhuma bir cellat seçmece
düpedüz görmezden gelme
düpedüz sindirme
Sindirdi beni muhalif bir çıkrık
kırılmış damlatıyor can suyumu
kazımaksa gecenin hükmüne inat
karanlığın tortularını
gözüme fer nur aradım
belki bir zerre umut maviden
gökyüzünü bir tül gibi sardım yüzüme
avuttum kendimi ay ninnisiyle
çokça darbe indirmişti mağrur yanıma
çokça eğdirdi başımı
Olabilseydim bir başak tanesi
kırılsaydı içimdeki ben ceresi
çokça sözüm kaldı
hıçkırık içinde.
TOPLA SAÇLARINI KADIN
AYŞEGÜL AYAZ
Topla saçlarını kadın
kaybettiğin yerden başla hayata
yarım kalmışlıklara rağmen
sil matemleri yüreğinden
Topla saçlarını kadın
gözyaşını silen olur mu
diye bekleme
bırak hayata küs kalmayı
çivisi çıkmış dünyanın
adaletine güvenme
Doğ küllerinden yeniden
Anka misali
tak saçlarını papatyaları
zilleri eteklerini
kırmızı ruju dudaklarına
Topla saçlarını kadın
güllerin boynu bükük seni anmakta
limana bir gemi yaklaştı
sevdiğin tüm sözcükler yükünde
Bir kahkaha patlat yürekten
denizkızları seyrinde.